
I. MİRASIN REDDİ NEDİR?
Vefat eden bir kimsenin (mirasbırakan) malvarlığı (tereke) yani taşınır ve taşınmaz malları, hakları, alacak ve borçları bir bütün halinde kanun gereği kendiliğinden ölüm ile mirasçılarına geçer (TMK. 599/1).
Mirasçılar, mirasbırakanın borçlarından kendisine intikal eden mallarla değil kişisel olarak sorumludurlar (TMK. 599/2). Mirası kabul eden mirasçı, mirasbırakanın borçlarından dolayı alacaklılara karşı; evi, arabası, bankadaki parası gibi kişisel malvarlığı ile sorumludur ve bu sorumluluk müteselsil bir sorumluluktur (TMK. 641/1). Alacaklılar borcun tamamını dilediği mirasçıdan talep edebilir. Borcu ifa eden mirasçı payını aşan kısım için diğer mirasçılara rücu edebilir zira mirasçılardan her biri terekedeki borçları miras payı oranında ödemekle yükümlüdür (TMK.682).
İstisna olarak mirasçılar, mirasbırakanın kişisel edim borçlarından sorumlu değillerdir. Örneğin el emeği özel ayakkabı yapan bir ustaya verilen sipariş ile bir kimsenin portresini yaptırmak için belirli bir ressam ile anlaşmasında olduğu gibi ayakkabı ustasının ve ressamın edimleri kişisel edimlerdir. Borç ilişkisi oluşturulurken ayakkabı ustasının ve ressamın kimliği ve kişiliği göz önünde tutulmuştur. Borcun konusu olan edimin bizzat onlar tarafından şahsi emek, fikir veya yetenekleri ile yerine getirilmesi gerekir. Mirasçılardan ayakkabı imal etmesi veya resim yapması beklenemez. Nitekim Yargıtay bir kararında bu hususu şu şekilde ifade etmiştir:
“…Türk Medeni Kanunu’nun 599. maddesi uyarınca; “Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar … Miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.” Kural olarak, bir kimsenin ölümü ile mal varlığının bir bütün olarak mirasçılarına geçmesini ifade eden külli halefiyet gereğince, miras bırakanın kişisel özelliklerinin ağır bastığı, düşünsel ve bedeni özellik ve yetenekleri göz önünde bulundurularak yapılmış, borcun bizzat miras bırakan tarafından yerine getirilmesi gereken şahsi edim borçları dışında, malvarlığından ifa durumunda olunan maddi edim borçları mirasçılara intikal eder” (Yargıtay HGK., E. 2008/21-235, K. 2008/248, T. 12.3.2008).
Mirasçılar, mirasbırakanın kişisel edim borçları haricindeki tüm maddi edim borçlarından, haksız fiil nedeniyle vermiş olduğu zararlardan hatta vergi borçlarından da sorumludurlar.
“Mirasbırakanın haksız eyleminden … tazminat sorumluluğuna ilişkin borçlar da terekenin pasifi içerisinde olup; terekeye dahildir. Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile Trabzon İş Mahkemesi’nin 2008/178 E. sayılı dosyasında çıkan 87.877,21 TL borcun murisin ölüm anında terekesinin pasifinde yer almadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir” (E. 2022/3969, K. 2022/8021, T. 26.12.2022).
Mirasbırakanın malvarlığı borçlarını ödemeye yetmiyorsa teknik olarak terekenin pasifi aktifinden fazla ise bu durumun mirasbırakanın borçlarından şahsen sorumlu olacak mirasçıyı zor duruma sokacağı şüphesizdir. Örneğin yargıya intikal etmiş bir olayda mirasbırakanın ayakkabı tamirciliği işi ile uğraşmasına rağmen 22 adet şirketin kurucu ortağı olarak göründüğü, bu şirketler nedeniyle vergi borçlarının bulunduğu, borcunu karşılayacak mal varlığının da bulunmadığı gerçeğinden yola çıkarak bu kişinin mirasçılarının mirası kabul etmek istememeleri gayet normaldir. İşte mirasın reddi, mirasçının (kanuni veya atanmış) kendisine intikal eden mirası kabul etmeme hususundaki irade beyanıdır.
II. HANGİ MİRASÇILAR MİRASI REDDEDEBİLİR?
TMK. 605/1’e göre: “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler”.
Yasal Mirasçılar Kimlerdir?
Yasal mirasçılar mirasçılık sıfatını adı üzerinde kanun gereği kazanan, kanunda belirtilen kişilerdir.
A. Kan Hısımları
1. Altsoy. Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar (TMK. 495/2). Eğer çocuk mirasbırakan anne veya babadan önce vefat etmişse onun yerini torunları o da vefat etmişse torun çocukları şeklinde devam ederek alır. Eğer mirasbırakandan önce vefat eden çocuğun hiç altsoyu (torun, torun çocukları vd.) yoksa onun mirası varsa diğer kardeşlere geçer. Bu gruba miras hukukunda birinci zümre mirasçılar denir.
2. Ana ve baba. Altsoyu bulunmayan mirasbırakanın mirasçıları, ana ve babasıdır. Bunlar eşit olarak mirasçıdırlar. Mirasbırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları (kardeş, yeğen, torun vd.) alır (TMK. 496). Bu gruba miras hukukunda ikinci zümre mirasçılar denir.
3. Büyük ana ve büyük baba. Altsoyu, ana ve babası ve onların altsoyu bulunmayan mirasbırakanın mirasçıları, büyük ana ve büyük babalarıdır. Bunlar, eşit olarak mirasçıdırlar. Mirasbırakandan önce ölmüş olan büyük ana ve büyük babaların yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları (amca, dayı, hala, teyze ve bunların çocukları vd.) alır (TMK. 497). Bu gruba miras hukukunda üçüncü zümre mirasçılar denir.
4. Evlilik dışı çocuklar. Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulduğundan (TMK. 282/1) çocuğun anaya mirasçılığı bakımından bir problem bulunmamaktadır. Çocuk ile baba arasında soybağı ise, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur (TMK. 282/2). İşte evlilik dışında doğmuş ve soybağı, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulmuş olanlar, baba yönünden evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olurlar (TMK. 498).
B. Sağ kalan eş (TMK. 499)
Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu zümreye göre mirasbırakana aşağıdaki oranlarda mirasçı olur:
1. Mirasbırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,
2. Mirasbırakanın ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın yarısı,
3. Mirasbırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte üçü, bunlar da yoksa mirasın tamamı eşe kalır.
C. Evlâtlık (TMK. 500)
Evlâtlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlâtlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder (çifte mirasçılık). Evlât edinen ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar (tek yönlü).
“…evlatlık ve alt soyu evlat edinene kan hısmı gibi mirasçı olacağından evlatlığın daha önce ölmüş olması onun füruğlarının evlat edinenin mirasçısı olmasına engel teşkil etmez” (Yargıtay 1. HD., E. 2004/716, K. 2004/1392, T. 19.2.2004).
D. Devlet (TMK.501)
Mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası Devlete geçer.
Atanmış Mirasçılar Kimlerdir?
Atanmış mirasçılar ise mirasçılık sıfatlarını mirasbarakının ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğurmak üzere sağlığında yaptığı ve şartları kanunda belirtilen vasiyet (TMK.531 vd.) veya miras sözleşmesi (TMK.545 vd.) ile kazanırlar.
III. MİRASIN REDDİ NEREYE VE NASIL YAPILIR?
Mirası reddetmek isteyen mirasçı miras bırakanın son yerleşim yerindeki sulh hakimine yapacağı sözlü yahut yazılı irade açıklaması ile mirası reddedebilir. (TMK.m.605, 606, 609) Bu irade açıklaması bozucu yenilik doğurucu nitelikteki hukuki muameledir. Kazanılmış mirasçılık sıfatı geçmişe etkili olarak kalkmaktadır (Yargıtay 2. HD., E. 2004/15954, K. 2005/2593, T. 22.2.2005).
İstinaf incelemesine konu olan bir olayda davacı mirasçılar dava dilekçesinde özetle; 6100 sayılı HMK’nun 382/c-7 maddesinde, mirasın reddi beyanının tespiti ve tescili isteminin çekişmesiz yargı işi olduğu, 383. Maddesinde de, çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu, 384. Maddesi gereği kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, çekişmesiz yargı işleri için talepte bulunan kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesi yetkilidir diyerek İstanbul Mahkemelerinin yetkili bulunduğunu ve yerel mahkeme kararının yeniden incelenmesini istemişlerdir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. HD. aşağıdaki şekilde karar vermiştir:
“TMK. 576/1 maddesine göre, ”Miras, malvarlığının tamamı için miras bırakanın yerleşim yerinde açılır.”
Buradaki yetki kesin yetki olup, miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesi görevli ve yetkili mahkemedir.
Bu yasal düzenlemeye göre mirasın reddi istemi, mirasın açıldığı yerin Sulh Hukuk Mahkemesinde mirasçı tarafından sözlü veya yazılı beyanla yapılabilir.
Somut olayda da miras bırakan Abdulkadir Bekdemir’in nüfus kaydına, ölüm belgesine göre son yerleşim yerinin Artuklu/Mardin olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir” (T.C. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. HD., E. 2016/10, K. 2016/10, T. 15.11.2016).
Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder. Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir (TMK.609/2, 3, 4).
IV. MİRASÇI ADINA RET BEYANINDA BULUNAN VEKİLİN (TEMSİLCİNİN) ÖZEL YETKİSİNİN BULUNMASI ZORUNLU MUDUR?
Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet Ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 39/2 hükmü gereği mirasçı adına ret beyanında bulunan vekilin (temsilcinin) bu tasarrufu yapabilmesi için özel yetkisinin bulunması zorunludur.
“Davacılar vekilinin mirasın reddine ilişkin vekaletnamesinde özel yetki bulunmamasına rağmen bu eksiklik tamamlatılmadan yargılamaya devam edilmesi de doğru görülmemiştir” (Yargıtay 14. HD., E. 2016/16104, K. 2020/6246, T. 15.10.2020).
“Öte yandan davacıların (asıl ve birleştirilen) verdiği vekaletnamede mirasın reddini içeren özel yetki bulunmadığından, davacılar vekiline özel yetkiyi içeren vekaletname sunması için süre verilmesi ve bu eksikliğin tamamlattırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekir” (Yargıtay 14. HD., E. 2017/1446 K. 2021/604 T. 3.2.2021).
V. MİRASI RED HANGİ SÜRE İÇİNDE YAPILMALIDIR?
Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre hak düşürücü bir süredir. Hakim re’sen nazara alınır. Peki bu süre ne zaman işlemeye başlar? Yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanınölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar (TMK. 606). Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur (TMK. 610/1). Önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir (TMK. 615).
VI. MİRASI REDDETMEDEN ÖLEN MİRASÇININ RET HAKKI KENDİ MİRASÇILARINA GEÇER Mİ?
Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer. Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin mirasbırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin mirasbırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez. Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar (TMK. 608).
“Davacılardan Tevfik ve Bülent, mirası reddeden Yurdanur’un altsoyu, Onur Murat ve Eda ise mirası reddeden Aynur’un altsoyudur. Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse, bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar ( TMK.md.608/3 ). O halde, öğrenme tarihine yönelik deliller toplanarak sonucuna göre reddin süresinde olup olmadığının tespiti gerekir. Bu husus gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir” (Yargıtay 2. HD., E. 2011/23214, K. 2012/8265, T. 3.4.2012).
VII. MİRASI RED HAKKI HANGİ HALLERDE DÜŞER?
1. Yasal süre olan üç ay içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur (TMK. 610/1).
2. Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan mirasçı mirası reddedemez (TMK. 610/2).
“Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, davacıların Samsun…. Noterliği’nin 01.08.2012 tarihli 17293 Sayılı feragatnamesiyle murisin ölümüyle kendilerine intikal eden …. ünvanlı işyerinin işletme hakkı üzerindeki, Samsun 2. Noterliği’nin 01.08.2012 tarihli 17294 Sayılı feragatnamesiyle de murisin ölümüyle kendilerine intikal eden …. plakalı kamyonetteki bilcümle miras hak ve hisselerinin tamamını mirasçı …..’ye devrettikleri anlaşılmaktadır. Davacıların bu devrilerle tereke işlemlerine karıştığı ve TMK’nın 610. maddesinin 2. fıkrası gereğince mirası reddedemeyecekleri gözetilmeden karar verilmesi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmiştir” (Yargıtay 7. HD., E. 2022/1242, K. 2023/2299, T. 26.4.2023).
Burada mirasçı tarafından yapılan hangi işler olağan yönetim niteliğindedir ve miras işlerinin yürütülmesi için gerekli olup tereke işlemlerine karışma olarak nitelendirilmez sorularının cevabı Yargıtay’ın bir kararında şu şekilde cevaplandırılmıştır:
“…Diğer taraftan, Hukuk Genel Kurulunun 08.02.1950 tarihli ve 140/20 Sayılı kararında;” Bir muamelenin alelade idari muamelattan olup olmadığını tayin için bilhassa muameleyi yapan varisin maksadını nazara almak lazımdır… Eğer bunun maksadı mirasçı sıfatıyla terekeden tasarruf olmayıp mücerret bilahare mirası kabul ettiği zaman ihmal yüzünden gelebilecek zararın önüne geçmek ise, yaptığı muamelenin alelade idari muamele olarak kabulü zaruridir. Ezcümle malların çalınmaması için tedbir ittihazı, malları deftere geçirmek, zamanaşımını kesmek için derhal dava açmak, bir otelin, gazinonun müşterilerinin dağılmaması için vergi vermek, davaya mani olmak için müstacel borçları ödemek alelade idarenin istilzam ettiği muamelattandır…” denilmek suretiyle mirasçının eyleminin tereke işlerine karışma olarak değerlendirilebilmesi için onun bu eylemde bulunurken hangi maksatla hareket ettiğinin belirlenmesi gerektiğini, mirasçının amacının mirasçı sıfatı ile terekede tasarruf değilse, eylemlerinin tereke işlerine karışma olarak nitelendirilmeyeceği ve ret hakkının düşmesine sebebiyet verilmeyeceği benimsenmiştir.
Bunun yanında, doktrinde ileri sürülen güven nazariyesine göre; bir irade beyanının ya da iradi bir davranışın ne anlama geldiğini tespit etmek için, beyanda bulunan veya sözü edilen davranışta bulunanın iç iradesine değil, beyana yahut anılan davranışa muhatap olan karşı tarafın, dürüstlük kuralına göre, kendisince bilinebilen bütün hal ve şartlar gereği gibi değerlendirerek buna ne anlam vermesi gerektiğine bakılmaktadır.
Bunun yanında davacı mirasçılar tarafından ödendiği ileri sürülen borç miktarı tereke pasifine göre cüzi bir miktar olup, mirasçıların kendi malvarlığından ödemiş olmalarına göre ödeme işleminin olağan işlemlerden olduğu, cüzi kısım borçlarının davacılar tarafından ödenmesinin terekeyi kabullenme olarak değerlendirilemeyeceği gözetilmeden bu hususların davanın reddi gerekçesi olarak görülmesi doğru olmadığı gibi ödeme cüzi bir miktar olmasa dahi ödemeyi yapan mirasçılar tespit edilmeksizin tüm davacılar yönünden terekenin benimsendiği kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir. Kararın anılan gerekçelerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir” (Yargıtay 7. HD., E. 2022/1460, K. 2023/2505, T. 11.5.2023).
Yargıtay, mirasçının mirasbırakanın ölümünden sonra yasal yükümlülüklerini yerine getirerek veraset ve intikal vergisi beyannamesi vermiş olmasını, yasal süresi içinde verilmemesinin sorumluluk yaratacağı gözetildiğinde mirası kabul anlamında yorumlanamayacağına hükmetmiştir. (Yargıtay 14. HD., E. 2016/16104, K. 2020/6246, T. 15.10.2020).
Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebrî icra takibi yapılmasının, ret hakkını ortadan kaldırmayacağı kanunda ifade edilmiştir (TMK. 610/3).
3. Tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı mirası reddedemez (TMK. 610/2).
“Mirasbırakan 27.02.2005 tarihinde vefat etmiş, davacılar mirasbırakanın eşine ait 9 parsel sayılı taşınmazı 3.3.2005 tarihinde tapuda kendi adlarına intikal ettirmiştir ve aynı gün mirasçılardan Hürü’ye paylarını aktarmışlardır. Bu işlem, terekeye sahiplenme ve kendine maletmedir. Davacıların red hakkı düşmüştür. Davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır” (Yargıtay 2. HD., E. 2007/11460, K. 2007/12835 T. 28.9.2007).
VIII. ALTSOYUN TAMAMININ MİRASI REDDETMESİ HÂLİNDE NE OLUR?
Altsoy; mirasbırakanın çocukları, torunları, torun çocukları şeklinde aşağı doğru giden ve yukarıda ifade ettiğimiz birinci zümreye giren mirasçılardır. Bir örnek verecek olursak; baba vefat etmiş geride üç çocuğu ile eşi kalmıştır. Çocukların tamamının mirası reddetmesi hâlinde, bunların payı sağ kalan eşe geçer (TMK. 613).
IX. MİRASIN HÜKMEN REDDİ NE DEMEKTİR?
Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır (TMK. 605/2). Kanun böyle bir mirasın kabul edilemeyeceği yönünde bir karine koymuştur. Mirasın hükmen reddi bir süreye tabi olmayıp, mirasçılar, alacaklılara karşı açacakları tespit davası ile terekenin borca batık olduğunun tespitini her zaman isteyebilecekleri gibi, mirasçılara karşı açılacak davada defi olarak da her zaman terekenin borca batık olduğu ileri sürülebilecektir. (Yargıtay 10. HD., E. 2020/10424, K. 2021/2594, T. 3.3.2021). Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikâmetgâhı mahkemesidir.
“Mirasçılar Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikâmetgâhı mahkemesidir. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun Velâyet Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekâletname sunulması da zorunludur” (Yargıtay 7. HD., E. 2023/1101, K. 2023/2012, T. 6.4.2023).
Yargılama gideri ve harçtan davacı mirasçılar sorumludur.
“…mirasın hükmen reddi davaları niteliği gereği davalı-alacaklının, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin de mümkün olmadığı, terekenin borca batık olup olmadığına yapılan yargılama sonrasında karar verilen davalar olduğundan yargılama gideri ve harçtan davalı taraf değil davacı taraf sorumlu olur” (Yargıtay 7. HD., E. 2017/1446 K. 2021/604 T. 3.2.2021).
Mahkeme terekenin borca batık olup olmadığını usulen araştırır ve ölüm tarihindeki değer ve miktarlarını belirler.
“Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi hâlinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi hâlde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü vb. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde ölüm tarihi itibarıyla belirlenmesi gerekmektedir” (Yargıtay 7. HD., E. 2022/289, K. 2023/1422, T. 9.3.2023, Yargıtay 7. HD., E. 2022/1046, K. 2023/2399, T. 8.5.2023).
Borcun, miras bırakanın şahsi vergi borcu değil, ortağı ve temsilcisi olduğu limited şirketin vergi borcu olduğunun anlaşılması halinde ne olacak?
Bilindiği üzere 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 35/1 maddesi hükmüne göre; limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun gereğince takibe tabi tutulurlar. Yargıtay’a göre amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsili mümkün değil ise, miras bırakanın ölüm tarihi itibarıyla tespit edilen terekesi aktifinin, borcu karşılamaya yeterli olmaması halinde isteğin kabulüne karar verilmesi gerekir.
“…miras bırakanın; “ortağı” ve “temsilcisi” olduğu limitet şirketin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak “koyduğu sermaye hissesi oranında” doğrudan doğruya; “temsilcisi” olarak da şahsi sorumluğu söz konusudur. Miras bırakanın yasal mirasçısı olan davacılar hakkında, amme alacaklısı tarafından henüz takibe geçilmemiş olması, yasal mirasçıların borç tehdidi altında olmadıkları anlamına gelmez. Öyleyse, bu işten anlayan bilirkişi veya bilirkişiler eliyle; mirasbırakanın, “ortağı” ve “yasal temsilcisi” olduğu limited şirketin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması ve miras bırakanın şirketin kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın bu suretle belirlenmesi; amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsili mümkün ise; bu halde davacıların borca batıklığın tespiti istemekte hukuki yararlarının bulunmayacağı gözetilerek isteğin reddedilmesi; değil ise, miras bırakanın ölüm tarihi itibarıyla tespit edilen terekesi aktifinin, borcu karşılamaya yeterli olmaması halinde isteğin kabulüne karar verilmesi gerekir” (Yargıtay 7. HD., E. 2022/6243, K. 2022/8048, T. 26.12.2022, ayrıca bkz.: Yargıtay 7. HD., E. 2021/2622, K. 2022/1184, T. 21.2.2022).
X. BİR KİMSENİN BABASININ MİRASINI REDDETMESİ BABASININ BABASINDAN VEYA ANNESİNDEN MİRASÇI OLMA HAKKINI ENGELLER Mİ?
Engellemez. Kişi babasının mirasını reddetmiştir. Dededen veya nineden gelen mirası reddetmek isterse bunu ayrı bir red beyanı ile yapacaktır.
“Babasının mirasını reddeden evlat, babasından sonra ölen babaannesinin mirasçısı olur; babasının mirasını reddetmesi durumu babaannesinden mirasçı olmasına engel teşkil etmez” (Yargıtay 2.HD. 6.2.1951 T. 7527/989).