vasiyet şartları

I. GENEL OLARAK VASİYET

Vasiyet; bir kimsenin hukuki hüküm ve etkisi ölümünden sonraya etkili olmak üzere mallarında yasanın koyduğu sınırlar içerisinde karşılıksız tasarrufta bulunduğu tek taraflı bir hukuki muameledir. Vasiyet, vasiyetname ile yapılır. Vasiyetname, vasiyet tasarruflarını içeren ve yasada gösterilen şekillere uyularak yapılan ve vasiyetçi tarafından ölünceye kadar dönülebilen yazılı irade beyanıdır.  (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, 3. Baskı, Ankara 1991, s. 354, Yargıtay 14. HD., E. 2016/13864, K. 2019/6362, T. 8.10.2019).

Vasiyet, resmî şekilde veya miras bırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak yapılabilir (TMK.531). Resmî vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmî memur tarafından düzenlenir. Resmî memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir (TMK.532). El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar miras bırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur. El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hâkimine veya yetkili memura bırakılabilir (TMK.538). Çalışmamıza konu olan sözlü vasiyet ise olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapma imkanı olmadığında başvurulan istisnai bir vasiyet türüdür.

II. SÖZLÜ VASİYET VE GEÇERLİLİK ŞARTLARI

Miras bırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir. Bunun için miras bırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler (TMK.539). 

A. Olağanüstü Bir Durum Olması ve Bu Olağanüstü Durum Nedeniyle Resmî Veya El Yazılı Vasiyetname Düzenlenememesi

Kanunda olağanüstü durumlara örnek olarak yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık ve savaş gösterilmiştir (TMK.539). Maddede yer alan “gibi” sözcüğü sayımın sınırlı olmadığını ifade etmektedir.

“Kanun sözlü vasiyetin geçerli kabul edilebilmesi için ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, bulaşıcı hastalık, harp gibi fevkalâde bir hal içinde yapılmış olmasını şart koşmuştur. Kalp hastası olmak (Y.2.H.D. 20.4.1965 tarihli ve 12572033 sayılı kararı), dahili bir hastalıktan hasta yatmak (Y.2.H.D. 28.6.1965 tarihli 34693463 sayılı kararı) bu fevkalâde hallerin varlığını göstermez. Kanunda açıklanan resmi veya el yazısı vasiyetname yapma imkânı olan hallerde fevkalâdelik yoktur (Y.H.G.K.nun 8.2.1969 tarihli 120594 sayılı; Y.2.H.D.nin 26.3.1957 tarihli 10561602 sayılı kararları). Resmi vasiyetname yapma imkanı yokken, yazılı vasiyetname yapma imkanı varsa yine fevkalade halin varlığı kabul edilemez” (Yargıtay 2. HD., E. 1992/7372, K. 1992/8705, T. 29.9.1992).

“…dava konusu vasiyetin içeriğinden vasiyet edenin kımıldayacak durumunun olmadığı, tedavi gördüğü hastanenin ulaşım sıkıntısı olmayan merkezi bir konumda yer aldığı ve tıbbın geldiği nokta dikkate alındığında vasiyet eden hayatta iken noterin de katılımıyla resmi vasiyetname düzenlenebileceği, dolayısıyla sözlü vasiyetnameye başvurulmasının esas şartı olan olağanüstü halin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece sözlü vasiyetname düzenleme şartlarının somut olayda oluşmadığı göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir” (Yargıtay 7. HD., E. 2022/1481, K. 2023/2792, T. 24.5.2023).

“…normal şekilde vasiyetnamenin yapılmasını hakikate imkânsız kılacak hususlar ispat edilmiş değildir. Vasiyette bulunduğu ileri sürülen şahsın ölümü ani bir kaza neticesinde vukua gelmemiştir. Mevti intal eden beyin kanaması halinin ani hissedilmesi bir an için düşünülse bile vasiyet yapıldığı zaman şehirde bulunan ve evinde telefon olan bu şahsın şehirdeki noteri çağırtması daima mümkün idi, kaldı ki vasiyete şahadet eden şahıslar o sırada muris Mustafa’nın ani bir ölüm tehlikesi halinde bulunmadığını söylemişlerdir. Üstelik vasiyetin yapıldığı 12/09/1963 günü bir tatil günü de değildir” (Yargıtay 2. HD., E. 1965/1257, K. 1965/2033, T. 20.4.1965).

“Sözlü vasiyetin 13.2.1982 tarihinde yapılmasına rağmen ölümün 17.2.1982 tarihinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece yapılacak iş sözlü vasiyetin yapılmasından sonra geçen beş gün içinde vasiyet edenin resmi şekilde veya el yazısıyla vasiyetname düzenlemesini önleyici ağır sağlık şartlarının (koma halinin) devam edip etmediğini belirlemekten ibarettir. Çünkü sözlü vasiyet istisnaî bir vasiyet biçimi olup asıl olan diğer şekillerde vasiyetin düzenlenmesidir. Bu durumda davanın reddedilebilmesi için sözlü vasiyet düzenlenmesini gerektiren sağlık şartlarının ölüme kadar geçen beş gün içinde de devam edip etmediğinin kesinlikle tespit edilmesi zorunludur. Bu yön göz önünde tutulmadan eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi Usul ve Kanun’a aykırıdır” (Yargıtay 2. HD., E. 1986/9662, K. 1986/10198, T. 2.11.1986).

B. Tanıkların Miras bırakanın Son Arzularını Belgeleyip Bu Belgeyi Hâkime Sunmaları Ya Da Miras bırakanın Son Arzularını Hakime Beyan Edip Tutanağa Geçirtmeleri ve Bunları Vakit Geçirmeksizin Yapmaları

Miras bırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler (TMK.539/2). 

Miras bırakan tarafından görevlendirilen tanıklardan biri, kendilerine beyan edilen son arzuları, yer, yıl, ay ve günü de belirterek hemen yazar, bu belgeyi imzalar ve diğer tanığa imzalatır. Yazılan belgeyi ikisi birlikte vakit geçirmeksizin bir sulh veya asliye mahkemesine verirler ve miras bırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini, onun son arzularını olağanüstü durum içinde kendilerine anlattığını hâkime beyan ederler. Tanıklar, daha önce bir belge düzenlemek yerine, vakit geçirmeksizin mahkemeye başvurup yukarıdaki hususları beyan ederek miras bırakanın son arzularını bir tutanağa geçirtebilirler (TMK.540/1,2). 

Sözlü vasiyetin bulunduğu kendisine bildirilen mahkeme, miras bırakanın yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesi değilse, bu mahkeme sözlü vasiyetnameyi hemen miras bırakanın yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine gönderir (Türk Medeni Kanunu’nun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük m. 37/2).   

“TMK 539.maddesine göre son arzularının ‘iki tanığa anlatılması ve görevlendirilmesi’ şartı olayda gerçekleşmemiştir. Muris yalnızca tanık F.’ye bildirmiştir. Bundan ayrı olarak, murisin vefatından 7 gün sonra davalının vekili aracılığı ile mahkemeye başvurulmuş olup, TMK 540.maddesi uyarınca sözlü vasiyet tanıkları, ‘vakit geçirmeksizin’ vasiyetnameyi ‘birlikte’ mahkemeye vermek ya da durumu hâkime beyan ederek tutanak düzelttirmekle yükümlüdür. Bu kural vasiyetnamenin geçerliliğine dair bir emredici hüküm olup, amacı çeşitli sebeplerle mirasçılarının haklarının ziyanını önlemektir. Miras bırakan 23.3.2011 tarihinde ölmüştür, vasiyetname ise 5 gün sonra düzenlenmiş, 7 gün sonra ve tanıklarca değil davalının vekili aracılığı ile mahkemeye tevdi edilmiştir. Bu durum, yasada öngörülen ve ‘tanıkların ikisi birlikte’ ve ‘vakit geçirilmeksizin’ hükmü ile bağdaştırılamaz” (Yargıtay 3. HD., E. 2013/15175, K. 2013/18291, T. 19.12.2013).

“Sözlü vasiyet tanıkları, vakit geçirmeksizin vasiyetnameyi birlikte mahkemeye vermek yada durumu hakime beyan ederek tutanak düzenlettirmekle yükümlüdürler. Bu kural vasiyetnamenin geçerliliğine ilişkin emredici bir hükümdür. Amacı çeşitli sebeplerle mirasçıların haklarının zıyaını önlemektir. (743 S.MK.m.487 ) Miras bırakan 11.6.1999 da ölmüştür. Vasiyetname ise aynı gün düzenlenmiş olmasına rağmen aradan yedi gün geçtikten sonra 18.6.1999’da mahkemeye tevdi edilmiştir. Tanıkların davranışları yasada öngörülen vakit geçirmeksizin deyimi ile bağdaştırılamaz. Mahkemece davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır” (Yargıtay 2. HD., E. 2003/8702, K. 2003/10920, T. 16.7.2003).

“TMK 540.maddesi uyarınca, sözlü vasiyet tanıkları, “vakit geçirmeksizin” vasiyetnameyi “birlikte” mahkemeye vermek ya da durumu hâkime beyan ederek tutanak düzenlettirmekle yükümlüdür. Bu kural vasiyetnamenin geçerliliğine ilişkin bir emredici hüküm olup, amacı çeşitli sebeplerle mirasçılarının haklarının ziyanını önlemektir” (Yargıtay 3. HD., E. 2014/11363, K. 2014/15934, T. 5.12.2014).

“Kanundaki “vakit geçirmeksizin ” deyiminin kullanılmasının amacı, vasiyetin değişikliğe uğraması başkalarının araya girmesiyle son arzuların amacından saptırılması önlenmektedir. Onun için olabildiği kadar acele edilmesi gerekir. Bu süre kısa, makul ve hayatın olağan akışına uygun olmalıdır. Olayda vasiyetçi 18.9.1978 günü ölmüş, tanıklar ise 21.9.1978 tarihinde hâkim huzuruna çıkıp tutanak düzenlettirmişlerdir. İddia edildiği gibi 20.9.1978 günü gidip de hâkimi bulamamış olsalar bile, anılan süreler Kanun’un öngördüğü anlamda “vakit geçirmeksizin” hâkim huzuruna çıkma süresini aşar niteliktedir. Gecikmenin objektif bir imkânsızlıktan doğduğu da ileri sürülüp ispat olunamamıştır” (Yargıtay 2. HD., E. 1985/4279, K. 1985/4539, T. 9.5.1985).

“Zira kanun vazıı “suistimalleri önlemek, tanıkların mirasçılarla görüşmesine fırsat vermemek ve bu yolla vasiyetçinin son arzularının saptırılmasına engel olmak gibi düşüncelerle bu ölçüyü koymuştur.” ” (Yargıtay 2. HD., E. 1992/7372, K. 1992/8705, T. 29.9.1992).

Yargıtay vasiyetnamenin 17 gün sonra mahkemeye tevdi edilmesini, ölümden yedi gün sonra mahkemeye başvurulmasını kanunda öngörülen (vakit geçirmeksizin) hükmü ile bağdaşmadığından vasiyetin iptâline karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir (Yargıtay HGK, E. 1989/2-296, K. 1989/388, T. 24.5.1989, Yargıtay 2. HD., E. 1988/3329, K. 1988/4489, T. 21.4.1988).

“Mahkemece; davaya konu sözlü vasiyetnamenin 11.02.2012 tarihinde tutanak altına alındığını; murisin 14.02.2012 tarihinde vefat ettiğini, Sulh Hukuk Mahkemesine 20.02.2012 tarihinde başvurduklarından bahisle, davanın kabulüyle sözlü vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir. Dosya kapsamından, muris …’ın sözlü vasiyette bulunduğu, bunun 11.02.2012 tarihinde tanıklar tarafından yazıldığı, murisin 14.02.2012 tarihinde vefatından sonra 20.02.2012 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesine başvurulduğu anlaşılmaktadır. TMK’nun 539.maddesi gereğince düzenlenen sözlü vasiyetnamenin, aynı kanunun 540/1.maddesi gereğince “vakit geçirmeksizin” sulh hakimine başvurulacağı açıklanmıştır. Davada, 6 gün sonra Sulh Hukuk Mahkemesine başvurulduğundan kurulan hükümde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 3. HD., E. 2015/1738, K. 2016/722, T. 26.1.2016).

Kendisine sözlü vasiyetin tutanak altına alınması için başvurulan hâkim, sözlü vasiyetin şartlarını ve geçerliliğini tartışmadan sadece vasiyetnameyi tutanağa geçirmekle yetinir.

“4721 sayılı TMK’nın 540. maddesinde de belirtildiği üzere tanıklar ya müteveffanın son arzularını belgeleyip bu belgeyi hâkime sunarlar ya da kendi düzenledikleri belgeyi hâkime sunmayıp, hakim önünde müteveffanın son arzularını beyan edip bunların tutanak altına alınmasını isteyebilirler. Bu durumda hâkim önünde bu beyanların tek tek yazıldığı bir tutanak düzenlenir ve bu tutanak tanıklar tarafından imzalanır. Tanıklar ayrıca, her ne kadar TMK 540/II’de belirtilmemişse de, vasiyetçinin, başka türde vasiyetname yapmasını engelleyen bir olağanüstü halin varlığını ve vasiyetçiyi ölüme bağlı tasarruf yapmaya ehil gördüklerini beyan ederler. ( Dural M. – Öz T., Türk Özel Hukuku Cilt IV Miras Hukuku, İstanbul 2013, s.97). Kanunun lafzi yorumundan da anlaşılacağı üzere, kendisine sözlü vasiyetin tutanak altına alınması için başvurulan hakim, sözlü vasiyetin şartlarını ve geçerliliğini tartışmadan sadece vasiyetnameyi tutanağa geçirmekle yetinir. Buna göre eldeki davada mahkeme hakiminin sadece vasiyetnameyi zapta geçirmekle yetinmesi gerekirken, işin esasına girerek sözlü vasiyetin, kanundaki şartları taşımadığından bahisle davanın reddine karar vermesi yerinde değildir” (Yargıtay 3. HD., E. 2015/324, K. 2015/18740, T. 25.11.2015).

C. Sözlü Vasiyete Başvuran Kişinin Askerlik Hizmetinde Veya Ülke Dışında Seyreden Bir Ulaşım Aracında Bulunması Yahut Bir Sağlık Kurumunda Tedavi Edilmesi Hali

Sözlü vasiyet yoluna başvuran kimse askerlik hizmetinde bulunuyorsa, teğmen veya daha yüksek rütbeli bir subay; Ülke sınırları dışında seyreden bir ulaşım aracında bulunuyorsa, o aracın sorumlu yöneticisi; sağlık kurumlarında tedavi edilmekteyse, sağlık kurumunun en yetkili yöneticisi hâkim yerine geçer (TMK.540/3).

Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzükte ise (37/2) : “sözlü vasiyet yoluna başvuran kimse, askerlik hizmetinde bulunuyorsa teğmen veya daha yüksek rütbeli bir subay; sağlık kurumlarında tedavi edilmekteyse, baştabip, baştabip yoksa yardımcısı, onlarda yoksa nöbetçi tabip, bunlardan hiçbiri yoksa hastane müdürü; sözlü vasiyet yoluna başvuran kimse ülke sınırları dışında seyreden bir ulaşım aracında bulunuyorsa, otobüste kaptan şoför, uçakta pilot, gemide kaptan, trende kondüktör veya şeften veya bunların yardımcıları hakim yerine geçer” şeklinde düzenlenmiştir.

“Olayda sözlü vasiyetin 19.2.2002 günü saat 19.30’da vasiyetçinin yattığı hastanedeki odasında yapıldığı, vasiyetçinin 2.3.2002 günü öldüğü vasiyet kendisine takrir edilen tanıklar Sadık ve Refik’in bu sözlü vasiyeti anında (takrir sırasında) yazmadıkları, hastaneden ayrıldıkları ancak tanıklarca sözlü vasiyetin 4.3.2002 tarihinde yazıya döküldüğü ve aynı gün sağlık kurumunun en yetkili yöneticisine tevdi edildiği “sözlü vasiyetin vakit geçirmeksizin tevdi” koşulunun yerine getirilmediği, miras bırakanın vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini, onun son arzularının olağanüstü durum içinde kendilerine anlatıldığının tespit edilmediği anlaşılmıştır. Bu bakımdan sözlü vasiyet kanunda öngörülen geçerlilik koşullarından yoksun bulunmaktadır. (TMK.mad. 539-540) Açıklanan sebep ve gerekçelerle sözlü vasiyetin iptali gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır” (Yargıtay 2. HD., E. 2005/6053, K. 2005/11085, T. 12.7.2005).

D. Sözlü Vasiyetin Düzenlenmesinden Sonra Resmî Veya El Yazılı Vasiyetname Yapma İmkanının Doğmaması

Bu olumsuz bir şarttır. Miras bırakan için sonradan diğer şekillerde vasiyetname yapma olanağı doğarsa, bu tarihin üzerinden bir ay geçince sözlü vasiyet hükümden düşer (TMK. 541).

E. Tanıklara, Tanıkların Üstsoy Ve Altsoy Kan Hısımlarına, Kardeşlerine ve Bu Kişilerin Eşlerine Sözlü Vasiyetname İle Kazandırmada Bulunulmaması

Resmî vasiyetname düzenlenmesinde okur yazar olma koşulu dışında, tanıklara ilişkin yasaklar, sözlü vasiyetteki tanıklar için de geçerlidir (TMK.539/3). Dolayısıyla fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, miras bırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, sözlü vasiyetnamenin düzenlenmesine tanık olarak katılamazlar (TMK. 536/1). Tanıklara, tanıkların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine sözlü vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz (TMK. 536/2)