çocuk velayeti

I. Ana ve Babanın Çocuk Üzerindeki Velayet Hakkı ve Kapsamı

Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır (TMK.335/1). Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar (TMK.336/1). Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir (TMK.336/3). Yargıtay’ın çeşitli kararlarında velayet şu şekilde tanımlanmıştır:

“4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 337, 340, 342 ve 346. maddeleri uyarınca velayet, çocukların bakım, eğitim, öğretim ve korunması ile temsil görevlerini kapsar. Velayet, aynı zamanda ana babanın velayeti altındaki çocukların kişiliklerine ve mallarına dair hakları, ödevleri, yetkileri ve yükümlülükleri de içerir. Ana ve babanın çocukların kişiliklerine dair hak ve ödevleri, özellikle çocuklarına bakmak, onları görüp gözetmek, geçimlerini sağlamak, yetiştirilmelerini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir. Bu bağlamda sağlayacağı eğitim ile istenilen ölçüde dürüst, kötü alışkanlıklardan uzak, iyi ahlâk sahibi, çalışkan ve bilgili bir insan olarak yetiştirmek hak ve yükümlülüğü bulunmaktadır” (Yargıtay HGK, E. 2017/2-3117, K. 2018/1278, T. 27.6.2018).

“Velayet, ana babanın velayeti altındaki çocukların kişiliklerine ve mallarına dair hakları, ödevleri, yetkileri ve yükümlülükleri içerir” (Yargıtay HGK, E. 2014/1047, K. 2016/171, T. 24.2.2016).

II. Velâyete Sahip Ana Veya Babanın Yeniden Evlenmesi Velâyetin Kaldırılmasını Gerektirir Mi?

Velâyete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velâyetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velâyet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velâyet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir (TMK.349).

Buna göre velâyet hakkına sahip ana veya babanın yeniden evlenmesinin, velâyetin değiştirilmesine veya kaldırılarak çocuğa vasi atanmasına sebep olabilmesi için çocuğun menfaatinin bulunması gerekir.  

III. Çocuğun Üstün Yararı Varsa Velayetin Değiştirilmesi Kararı Verilir

Velâyet hakkına sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi tek başına velayetin değiştirilmesi için yeterli değildir. Velayet hakkını kötüye kullandığına, ihmal ettiğine, velayetin değiştirilmesini gerektirir maddi bir hadisenin varlığına ilişkin deliller sunulmalıdır.

“Boşanma kararı ile birlikte ortak çocuğun velayeti davalı anneye verilip kesinleşmiştir. Mahkemece bu kez velayetin değiştirilerek, anneden alınıp babaya verilmesine karar verilmiş ise de; toplanan delillerle annenin velayet görevini kötüye kullandığına veya ihmal ettiğine ilişkin bir delil elde edilememiştir. Velayeti üstlenen anne veya babanın tekrar evlenmiş olması; tek başına velayetin değiştirilmesi için yeterli değildir. Çocuğun menfaati (üstün yararı) gerektirdiği takdirde, velayet değiştirilebilir (TMK. md. 349). Velayetin değiştirilmesinin çocuğun menfaatine olacağına ilişkin bir delil de mevcut değildir. O halde; velayetin değiştirilmesi talebinin reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde kabulü isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir” (Yargıtay 2. HD.,  E. 2013/4764, K. 2013/25031, T. 4.11.2013).

“Dava velayetin değiştirilmesi veya müşterek çocukla kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi talebine ilişkindir. Taraflar Kuşadası Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 12.06.2007 tarihinde kesinleşen boşanma ilamıyla anlaşmalı olarak boşanmışlar, anlaşma uyarınca velayet davalı anneye verilmiş, davacı baba ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki düzenlenmiştir. Müşterek çocuk Can 17.1.2005 doğumlu olup, ana bakım ve şefkatine muhtaçtır. Davalı annenin çocuğa karşı velayet görevini savsakladığına, gereken ilgiyi göstermediğine ve davacı babanın müşterek çocukla kişisel ilişkisini engellediğine ilişkin dosya kapsamında yeterli delil de bulunmamaktadır. Toplanan deliller, velayetin değiştirilmesi şartlarının oluştuğunu kabule yeterlilikte bulunmamaktadır. Velayet sahibi annenin yeniden evlenmesi, tek başına velayetin değiştirilmesini gerektirmez. Gerçekleşen bu durum karşısında davacının velayetin değiştirilmesine yönelik talebin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir” (Yargıtay 2. HD.,  E. 2013/13402, K. 2014/1, T. 13.1.2014).

“Müşterek çocuk M. A. T. 23.11.2008 doğumlu olup, 04.02.2010 tarihinde kesinleşen boşanma kararı ile velayeti davalı annesine bırakılmıştır. Davacı baba tarafından velayetin değiştirilmesi talebi ile 22.09.2011 tarihinde açılan ilk davanın reddine karar verilmiş, 15.03.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Çocuk halen anne yanında kalmakta olup, annesiyle beraber kalmak istediğini ve babasının yeni evlendiği kadının kendisine şiddet uyguladığını beyan etmiştir. Mahkemece görüşüne başvurulan uzman bilirkişi, velayetin değiştirilmesine gerek bulunmadığına ve çocuğun anne yanında kalmak istediğini belirtmiştir. Davalı annenin yeniden evlenmiş olması velayetin değiştirilmesi nedeni olmadığı gibi, davalının boşandığı, ailesiyle ve müşterek çocuk ile birlikte yaşadığı da toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Velayetin değiştirilmesini gerektirecek başkaca nedenlerin varlığı da kanıtlanamamıştır. Çocuğun yaşı dikkate alındığında; alıştığı uyum sağladığı ortamdan ayrılmasının onun yüksek yararına uygun olmadığı da ortadadır. Hal böyle olunca velayetin değiştirilmesine ilişkin talebin reddi yerine yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir” (Yargıtay 2. HD.,  E. 2015/20121, K. 2015/22009, T. 23.11.2015).

“Müşterek çocuğun velayeti, boşanma kararıyla davalı (anne)’ye bırakılmış, karar 27.01.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Müşterek çocuk, 16.10.2000 doğumludur. Velayet kendisine bırakılan davalı (anne)’nin İstanbul’da yaşıyorken Bodrum’a taşındığı ve yeniden evlenip, buraya yerleştiği, çocuğun ise İstanbul’da Şişli Terakki Lisesinde okuduğu, davacı (baba)’nın da İstanbul’da yaşadığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Çocuğun, annesiyle birlikte yaşamak istemediği, babasının yanını tercih ettiği görülmektedir. Velayetin düzenlenmesinde aslolan çocuğun üstün yararıdır. Annenin başkasıyla evlenmiş olduğu, eşiyle birlikte Bodrum’da yaşadığı, babanın ise, çocuğun eğitim ve öğretim gördüğü İstanbul’da yerleşmiş bulunduğu, çocuğun babasının yanını tercih ettiği gözetildiğinde baba yanında kalmasının bedeni fikri ve ahlaki gelişimine engel olacağı yönünden bir delil ve sebep de bulunmadığına göre, velayetin anneden alınıp, babaya verilmesi uygun olacaktır. Bu sebeple isteğin kabulü gerekirken, olaya uygun düşmeyen gerekçelerle reddi doğru bulunmamıştır” (Yargıtay 2. HD.,  E. 2013/2773, K. 2013/21832, T. 25.9.2013).

IV. Çocuğun Üstün Yararı Varsa Durum ve Koşullara Göre Velâyet Kaldırılarak Çocuğa Vasi  Atanabilir

Velâyete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velâyetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, durum ve koşullara göre velâyet kaldırılarak çocuğa vasi  atanabilir. Velayetin kaldırılması ise ana ve/veya baba için ağır sonuçlar doğuran bir karar olduğundan son çare olmalıdır. 

“Velayetin kaldırılması kararı ana ve/veya baba için ağır sonuçlar doğuran bir karardır. Bu nedenle, velayetin kaldırılması kararı verilmeden önce velayetin değiştirilip, diğer tarafa verilmesiyle yetinilip yetinilemeyeceği konusunda gerekli tüm araştırmaların yapılması; başka çözüm kalmadığı takdirde velayetin kaldırılması gerekir” (Yargıtay 2. HD., E. 2013/15601, K. 2014/1162, T. 22.01.2014).

“İncelenen dosya içeriğine göre, küçük Hüseyin’in babasının ölümüyle sağ kalan annesine ait olan velayet hakkının kaldırıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Diğer taraftan, Türk Medeni Kanunu’nun 349. maddesine göre, velayete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velayetin kaldırılmasını gerektirmemektedir. Mahkemece, küçük Hüseyin’in kanunen annesinde olan velayet hakkının kaldırıldığına ilişkin herhangi bir karar bulunmaksızın babaannesinin vasi tayinine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.” (Yargıtay 2. HD.,  E. 2009/16476, K. 2010/6149, T. 31.3.2010).

“Davalı ile eşi boşanmışlar, ortak çocuk 14.01.1999 doğumlu Yiğit’in velayeti boşanma kararı ile annesine verilmiş, bu karar 04.04.2005 tarihinde kesinleşmiştir. Toplanan delillerden, boşanma ve velayete ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra davalı annenin, fiilen davacı ( dede ) yanında bulunan çocuğunu teslim almak için müteaddit defalar girişimlerde bulunduğu, ancak her defasında davacının engellemesi ile karşılaştığı anlaşılmaktadır. Davalı annenin velayet görevini ifa edemeyeceğine ve çocuğuna karşı ilgisiz olduğuna ilişkin ciddi bir olgu ve delil getirilememiştir. Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde, davanın reddi gerekirken velayetin anneden kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir” (Yargıtay 2. HD.,  E. 2008/5965, K. 2008/9325, T. 25.6.2008).

Velayet hakkı kendisine bırakılan ana veya babanın velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi, çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması, şiddet uygulaması halinde velayetin kaldırılmasına karar verilir. 

V. Velayetin Değiştirilmesi ve Kaldırılması Davalarında Görevli Mahkeme

Görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Aile mahkemesinin kurulmadığı yerlerde bu davalar aile mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk mahkemesinde görülür. Yetkili mahkeme ise genel yetkili mahkeme olan davalının (anne veya baba) ikametgahı (yerleşim yeri) mahkemesidir.